Eset Akçilad

Eset Akçilad 25 Şubat 1983 yılında Kars’ın Digor ilçesinin Çatak köyünde sekiz çocuklu, beş koyunlu, onbeş tavuklu ve bir oda bir salonlu bir haneye ailenin en küçük oğlu olarak doğar. Babası oğlunun doğumunu kutlamak için koyunlarından birini hemen keser. Eset köydeki diğer her çocuk gibi altı yaşında kendisine yapılan çobanlık teklifini geri çevirince babası ona doğumundaki bir koyun fedakarlığını hatırlatacaktır. Eset kendi doğumunun bir koyunun hayatına mal olduğunu düşününce hem hayatı sorgulamaya başlayacak hem de koyun milletine olan vefa borcunu ödemek adına onlara bakıp çobanlık yapmayı kabul edecektir. Eset aynı zamanda bu olaydan hayattaki ilk önemli dersini alacaktır: dünyaya gelmeden önce düşün! Kırsalda geçirdiği uzun saatlerde koyunlarına bu düşüncesinden bahseden Eset’in felsefi soruları keçinin huzurunu kaçırır. Zaten Eset daha önce alışılmış çayırları boş verip tüm sürüyü kendisine inat başka yerlerde otlattığı için keçi tarafından düşman bellenmiştir ve keçi ilk fırsatta babasına ‘oğlun iyi çoban olmadığı için kurtlara bir koyun kaptırdı’ diye ispiyonlar Eset’i. Babası oğlunu zorla başladığı ama artık sevdiği mesleğinden alır ve ayakkabı boyacısı olması için İstanbul’a gönderir.

Eset şehirde geçirdiği ilk yazdan sonra köyüne büyük bir heyecanla döner. Üç aylık İstanbul macerasından koyunlarına anlatacağı, keçiyi kıskançlıktan çatlatacağı sürüyle anı biriktirmiştir. Oysa olaylar istediği gibi gelişmez ve annesinin ani vefatı üzerine Eset çocuk yuvalarında yaşamaya başlar. Herkese şansızlık gibi görünen bu olay çok geçmeden Eset için yeni bir hayata farklı kapılar açar: Eset Bitlis’te kaldığı 100. Yıl Çocuk Yuvası’ndan üstün zekalı öğrencilere eğitim veren İnanç Türkeş Özel Lisesi’ni yedi yıllık burslu eğitim hakkı ile kazanır. Eset için bu seçkin eğitim kurumuna girmek kadar bir diğer büyük kazanç hayata dair aldığı yeni derstir: Türkçe ‘üstün zekalı çocuklar için eğitim’ diyememek ondan maruz kalmayı gerektirmez.
2001 yılında global öğrenci değişim programı, AFS, sınavlarını tam burslu olarak kazanan Eset bir seneliğine İsveç’te Genç Kültür Elçisi olarak yaşar. Bu hayattaki iyi dönüşlerinin en ironik olanıdır Eset için. Zira sınıf arkadaşlarından iki yaş büyük olması dolayısıyla kendisini ne ‘genç’ ne de AFS’nin son sınavında sorulan ‘Galatasaray 2000 yılında Arsenal’e karşı hangi kupayı kazanmıştır?’ sorusuna verdiği ‘Dünya Kupası’ cevabından ötürü yeterince kültürlü hisseiyordur. AFS programı dönüşü üniversite eğitimi için yurtdışındaki kurumlara başvuran Eset coğrafya öğretmeninin sözlüde sorduğu bir soruyu bilmemesinden dolayı sarf ettiği ‘Alpullu Şeker Fabrikası’nın yerini bilmeyen adamı Amerikan Üniversiteleri ne yapsın?’ demesine aldırmadan Yale Üniversitesi’ne başvurur ve bu kuruma kabul edilir.

Eset Yale Üniversitesi’nde Film Yapımı ve Ekonomi alanlarını çift anadal olarak okur ve okulunu yüksek takdirnameyle bitirir. Bu dört yıllık tam burslu eğitim sırasında bir çok özel ödül ve fon kazanan Eset, bu fon ve ödüllerle hem dünyayı dolaşıp çeşitli konularda araştırmalar yapar, kısa filmler çeker hem de Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarına (STK) fon sağlamak amacıyla Amerika’da bir çatı STK başlatır.
Bu satırlar okunurken Eset hayata dair tüm rahatsızlıklarını, sevinçlerini, sorularını, cevaplarını, koyunlara duyduğu sevgiyi, keçilere olan sinirini ve hayattan çıkardığı tüm dersleri insanlarla paylaşmak adına bildiği diller arasında en evrenseli olanını, sinemayı, kullanıp ilk uzun metrajlı filmini yapıyor olacaktır.